24 Ağustos 2008 Pazar

O yazilar UC NOKTA

Share it Please
Sızısıyla yaşayıp durduğumuz ama neden olduğunu tam kestiremediğimiz yaralarımıza -görünmesin diye- kimseleri yaklaştırmadığımız zamanlarda, sadece bazı cümleler yatağını bulan su misali gelip onlara şefkatle, kimi kez de sarsarak dokunabiliyor. Başkasının kaleminden çıkanlarla nasıl bu kadar benzeştiğimize şaşararak, kendimizi yazanın boy aynasında görmenin hazzı, acısı, sevinciyle doluyoruz. Başka hayatlardan çıkan uzun, kısa, kafiyeli, dümdüz kelimeler değdiğinde içimize; hah diyoruz, nasıl da buldu.Tam orası..! Tam orası..!

Buluyor yaranın kaynağını bir yazı. Ya da sevincin, tüm duygu hallerinin...
Bazen de kendi kalemimizle deşiyoruz kendimizi.

Önce huzursuzlanıyor – kaçtığımız kimi gerçeklere yakalandığımızdan belki - sonra usul usul kabuğunu kaldırıyor, uzaklaştığımız ne varsa yüzleşip kimsenin bilmediği, bilse anlayamayacağı sırları taşımaktan yorulmuş ve bunu bir kerede dipsiz kuyulara bağırarak rahatlamış bir masal kahramanı gibi mutlu oluyoruz.

Sadece okudukça, sadece dilediğimiz kadarını alıyoruz.Karşılıksız alınan , az bulunur bir mutluluk bu.
Duruyor orda bir yazı, bir şiir öylece. İstediğimiz zamanda, istediğimiz kadarı elimizden tutup bizi bizimle düelloya tutuşturuyor. Üstüne üstüne geliyor yaşadıklarımızın. Çaresiz bir kabullenişle, anlaşılmış olmanın sevinciyle, okuduktan sonra söylenecek tek kelime bırakmadan izini bırakıyor.

Gözümüzün önünde dursun diye, hep hatırlayalım, sarılalım can simidi niyetine diye, o yazılar o yüzden asılıyor gündeliğin koşuşturmasında buzdolabının üstüne, işyerindeki panomuza. Koyuluyor bir kitabın, defterin, ajandanın arasına, çantaya, cüzdana...
O şiirler, yazılar... Yalnız olmadığımızı hatırlatırlar, içimizin çıkmaz sokaklarını, dönüp dolaştığımız halleri...
Sonra da "bunu bilmeyecek ne var , işte bundan " diye bir çırpıda ortaya döküverirler bizi.
Kalırız çırılçıplak.
İlgimiz, ihtiyaçlarımız, yaşadığımız ruh iklimi ölçüsünde -kendimizi dinlemekten yorgun düştüğümüzden - halimize denk düşen yazıya denk gelirsek değmeyin keyfimize.
Bazen yaz esintisinin gelip geçtiği herkesin birbirini bildiği masalarda oku(n)mak için, bazen yol, iz bilmez yolculuklara çıkıp da yanımıza aldığımız erzak gibi o yazılar...
Bir hayat değiştiren, gel- git anlamlarla kendimize veremediğimiz cevaplar hep o yazılarda...
Dalgaların silececeğini bilerek kumların üstüne, bir peçeteye, sigara paketlerinin üstüne, bir ağacın gövdesine kalbini sıkıştırırcasına kazıyarak döküldüğümüz, okuduğumuz o yazılar iyi ki var.

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About