30 Ağustos 2008 Cumartesi

İslak ve karanliktu gece 3- FARUK SÜRENER

Share it Please
“...Yok yok... Yok cuzelim yok oyle bişey daa.. Ben o Hilmu’nun var ya.. Ta.... aydinlatayum e mi!..” Efendum? Yaziya başladuk mu? Tühh.. Ula niye uyarmaysinuz? Afedersinuz sevcilu arkadaşlarum, ben telefonda konuşur iken Editör yaziyu canli yayina almiş da.. Ondan oyle oldi. (70 milyona da rezil olduk iyi mu)
Deyerli arkadaşlarum aydinlaticu bi öykü olan ‘İslak ve Karanliktu Gece’nin 3. bölümü az sonra başliyacaktur. Lütfen, yazi esnasinda cep telefonlarinizun kapali olduğuni tekrar kontrol edinuz.
İSLAK VE KARANLİKTU GECE (3)
Genç adam (yani adamimuz) sirilsiklam islanmuş vaziyette hastane sokağinda ve gece karanliğinda beklemeye devam ediydu. O sirada karanliklarun içunden bir ses duydu. “Hah celdu” diye sevindu. Ama aniden üç tane sokak köpeği karanliklarun içunden çikup havlamaya başlayunca “Yahu ne oliyor, saat kaç oldi, hala celmedu, acaba ben yanliş bişey mi yaptum?” diye düşündu. O düşünurken köpekler daha fazla yaklaşti ona, hatta dişlerinu gösterip hirlama olarak tabir ettiğimuz sesleri çikarmaya başladular. Adamimuz “Eyvah, gündüz uyuz uyuz dolaşip, geceleri gruplar halinde dolaşirken vahşileşen çete köpekleru!” dedu kendi kendine. “İşte şimdu tam da filaşbek yapma zamani” derken, köpeklerun görüntüsu hafif hafif kararmaya ve akşamüstü aşik olduğu kadinla yaşadiklaru aklina celmeye başladu.
Kadin en son “Eyvah babam” deyip hizla ondan ayrilmişidu. Aşik olduğu kadinun ne isminu ne de telefon numarasinu öğrenebilmişidu. En azindan isminu bilse belki feysbuk’tan kontak kurabilirdu, ama onu bile öğrenememişidu. “Acaba feysbuk’ta “Melek” yazip sörç etsem oni bulabilir miyum?” diye kendi kendine düşündu. Ama meleklerin soyadinu bilmediğu için bu fikirden vazgeçtu.
Sonra hizla hastaneye cirdu. Kadinu bulmak amacuyla tek tek odalari dolaşti. Nihayet bir odada oni buldi. Kafasinu kapidan uzatip baktiğinda kadinun babasinun uyumakta olduğuni cördü. Kadin da adamimizun kafasinu kapida görunce önce korktu, ama sonra birden cülumsedi. Bakişlarunda, adeta çölde yillardur aradiğu suyu nihayet bulmuş bir insanun sevincu varidu. Ama sonra kendinu ağirdan satarsa daha bi iyi olur diye düşünup birden cidduleşti (Yazarin notu: Aslinda var ya, bence bu kadin da adamimuza aşik oldu ha! Valla bak ben anladim oni!).
Kadin hemen odanin dişuna çiktu ve adamimuza “Buyrun birini mi aradınız?” diye sanki adami tanimazmuş cibi sordu (Yazarin notu: bak bak ayak yapayi). Adamimuz biraz hayalkirikliğina uğramiştu. “Beni tanimadinuz mu?” diye sordu kadina. Kadin, “Ee sanki daha önce bir yerde görmüş gibiyim” dedu. “Sizinle aynı lisede okumuşuzdur belki” diye devam ettu tanimamazliktan celmeye. Akli sira ağirdan satayidu kendinu. Adamimuz sinurlendi, “Ne lisesu?” diye sordu. Kadin, “Çamlıca Kız Lisesi” dedu. Adamimuz kadinun numara yaptiğinu işte o anda anladi. “Ne yani madem benu tanimaysinuz, neden boynuma sarilarak konişaysinuz daa!” diye azarladi kadinu. “Birakun boynumi da kendimu tanitayum” dedu kadina.
Kadinimuz yine açik vermişidu. Kollarinu adamimizdan çözerken hiçkirarak ağlamaya geçen bölümden kaldiğu yerden devam ettu. Hiçkiruklar arasinda “Bana büyük ablalar hep ‘erkeklere karşi kendini ağırdan satmalısın kızım’ diye öğütler verirdi. Ama size karşı gene rezil olduuum” dedu ve “Böhhü.. böğkkk... hönkkk” şeklunde ağladi. Sizun de cördüğünuz cibi kadinun iyrenç bi ağlama şeklu varidu. Adeta boğuliyor cibi sesler çikaraydu ağlariken. Adamimuz da bu sese dayanamadiğu içun her seferinde kadinu susturacak teselliler söylüyoridu. Kadina sarildu, “Bakin bayan bunlarin hiçbirisune cerek yok. Bunlar aşik etmek içun yapilan taktikler. Ağlamayun daa! Ben zaten aşik oldum size” dedu. Kadin sustu ve o da adama simsiku sarildu “Ben de.. ben de size aşık oldum, hem de ilk görüşte” dedu. O an birbilerune sarilirlar iken ikisinun de gözlerunde birer damla mutluluk gözyaşi varidu. (Yazarin notu: Ben dememiş miydum?)
Kadin kafasinu adamimuzun göğsune yasliyarak konişmaya başladu. “Ohh. Bu hayatımın en mutlu anı. Bundan sonra hiç, ama hiç ayrılmayalım Memedim” dedu. Adamimuz “Mehmet kim lan?” diye bağirdu irkilerek. Kadinun söylediğunden mi irkilmişidu yoksa kendi sesi birdenbire yuksek çiktiğu için mu irkilmişidu anlaşilamadu o an. Kadin sakince, “Sensin, senin ismin bu” dedu. Adamimuz “Ama ben bile bilmiyrum ki adimun ‘Mehmet’ olduğuni” dedu. “Boşver” dedu kadinimuz ve devam ettu, “Baktım ki, şaşkın yazar bi punduna getirip isimlerimizi söyleyemedi bir türlü, ben de senin ismini kendim koydum” dedu. Adamimuz cülumsedi, “O zaman ben de senun isminu ‘Melek” koydum” dedu. O sirada bi ses işitildu gaipten celen, “Sağolun çocuklar, ben de bu isum konisinu nasil aydinlatacağum diye düşüniydum” dedu. Çevrelerune baktilar ama sesun sahibinu bulamadilar.
Genç adam ile kadin birbirlerune telefon numaralarinu ve msn adreslerinu verduler. Artikun hiç ayrilmayacaklaridu. Genç adam, “Kusura bakma Melek, ben şimdi ayrilmak zorundayim” dedu. Kadin, “Hayırdır, nereye gidiyorsun?” diye sordi. Adamimuz “Uzun hikaye, sana sonra anlatirum, ama darilacaksan şimdu de anlatirum” dedu. (İşte boyle aşik olan insanlar karşindakinu kaybetme korkusiyla saçma sapan konuşabilurler bazen, bunun mizahla ilcisu yoktur, dedu yazar). Kadinimuz “Anlat o zaman” dedu.
Adamimuz, “Şimdi, benim işum öykü aktörlüğu. Öykülerde, ne zaman bi “genç adam” lazim olsa, yazarlar beni çağirurlar. Ben de öyküde “genç adam” olarak rol alirum ve öykü başina para alirum. Bi tek Sait Faik hariç, ondan hiç para almadim. Açliktan öleceğimu bilsem yine de ondan para almam zaten” dedu. Kadin iyuce meraklandi. “Eeee?” diye sordi. “Eee si, bu öyküde yağmurlu bi gece vakti, sokaklarda beklemem gerekiydu. ‘Genç adam’ olarak rolüm buydu. Saat de gece vaktine celdu, artik citmem lazim, yaziyu bekletemem, ayip olur” dedu.
Kadinimuz, “Tabi tabi sen git. Aşkımız işimize engel olmasın. Hem yazarın gönlünü hoş tutmak gerekir. Yoksa neme lazım, bizi ayırır falan!” dedu. Ama içunden “Vay şerefsiz yazar! Demek beni “genç kadın” olarak bedavaya çalıştırdı bu öyküde” diye düşunmeden edemedu.
Yağmur kesilmek uzereydi. Ama gece karanliğundaki köpekli sahne kaldiğu yerden devam ediydu. En son “Saat kaç oldu, hala celmedu. Acaba yanliş bişey mi yaptim” diye düşünüyordu adamimuz. “Hem bu köpekler de daha önceki taslakta yoktu” diye düşündu. Köpekler adamimuza iyice yaklaşmıştı ki, birden karanliklardan bi adamin ayak sesleru yukseldi. Köpekler ayak seslerinu duyar duymaz ortadan kayboldu. Karanliktu, sislerun arasindan uzun pardesülü, fötr şapkali bir adam çikageldu. Pardesülü adam, adamimuzun yanına 2 adim kadar yaklaşinca, adamimuz “Tanidum sizi. Siz, siz bu öykünun yazarisinuz” dedu. Pardesülü adam, “Köpekler içun kusura bakma, öyküye biraz heyecan versun diye yaptim oni” dedu. Sonra bir çek yazdi. “Al bu da paran. Anlaştiğimuz cibi ‘İslak ve Karanliktu Gece” adli öyküde ‘genç adam’ rolüyle iyi iş çikardun” dedu. Genç adam teşekkür ettu. Yazar ağir ağir sislerun içune doğru yürüyup genç adamdan ayrilirkan, bu karanliğun artik bitmesinun vaktinun celdiğinu söyledu ve aydinluk günler diledu. Hepinuze.
SON Tarik (Toplum Aydinlaticisu)

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About