24 Ağustos 2008 Pazar

Islak ve karanliktu gece FARUK SÜRENER

Share it Please
Deyerli aydinluk sever dostlarum. Geçen hafta sonu bi öykü yazmaya başlamişidum. Özetle, genç bi adam gece vakti yağmur altinda sokakta bekliyordu. Şimdu bu özetu duyan kimu kendini bilmezler, “Neee! Ne yani, tam 5 paragraf suren geçen haftaki yazinun özetu bu kadacuk bi cümle mi? Ben Tarik’u bu şekilde bilmezdum. Tutun çikuşlaru, kandirilduk, parami geri isteyrum.” şeklunde panik yapabilurler. Kulak asmayun bu arkadaşlara. Maharet tek cümleden 5 paragrafi sıkmadan yazabilmekte deyil mi zaten daa!? Bak bak bi de diyorlar ki “Ben Tarik’u bu şekilde bilmezdum” Ula sen kendinu bilmezin tekisun, beni nerden bileceksun! Töbe töbe, yazinun başinda da olmaz ki canim!
İSLAK VE KARANLİKTU GECE (2)
Genç adam sokakta bi oraya bi buraya yürüyordu. İçundeki sıkıntuyu ayak adimlarinun su birikintilerune basarken çikardiğu sesle bastirmaya çalişiyordu. ‘Şilap şilap’ sesleru çocukluğundan beru hoşuna ciderdu. Bu hoşlaşma duygusu içindeki sıkıntıyı belki bastirurdu. Ama çoraplari islanaydu da haberi yoktu enayinun.
Genç adamin bulunduğu sokak büyuk bi devlet hastanesinin çikuş kapisuna bakayidu. Daha doğrusu sözkonusi hastanenun çikuş kapisu sokağa bakayidu. Neyse işte sokakla kapi bakişiyorlardu ozetle.
Adamimuz (artik öyküde epeyce yol aldik ya, samimiyet kurabiluruz “genç adam” yerune “adamimuz” diyerek) tam 12 saat kadar önce o hastanenun bahçesinde hayatinun aşkiyla tanişmişidu. Evet büyuk bi aşkla tutuşmaya başlayali henüz Yirmi4 saat bile olmamişidu. Orada, o sokakta, o yağmur altinda beklemesinun da tabi ki bu koniyla ilcisu varidu. Acaba nasil bi şey olmiştu da oyle olmişidu?
Akşam üstu adamimuz (bak işte ne cüzel samimiyet kurduk di mi “adamimuz” diyerekten. Ne oyle “genç adam şoyle yapti, genç adam boyle yapti” bence biraz yapmacik olayidu. Ben yazida içtenliğu severum) evet adamimuz... heyt be koç gibi adamimuz var daa! Neyse hastane bahçesindeki büfeden bi sigara alacak idu. Tam büfeciye seslenecek iken birden bire arkasindan hayatinda duyduğu en cuzel bi sesle bi hanim seslendu, “Afedersiniz, babam çok hasta ve ben de ona refakat ediyorum, şimdi ona su almak için onu odada yalnız bıraktım, sıranızı bana verir misiniz?”
“Allahum! Yoksa melekler konişabiliyor miydu?” diye düşündu içinden “Eyer ki melekler konişabilse bundan daha cuzel bi sesleri olamazdi!” diye düşünmeye devam ettu içunden. Arkasinu döndu sesun sahibisi kadina bakti.. vee...
“Gene Allahum! Gene ben Allahum, bi sorum daha var. Bi insan nasil bu kadar cuzel olabilir?” diye düşundu içinden. Sonra içinden “Ula hakkaten çok cuzel bi kari” derken genç kadina da “buyrun siram sizun” dedu. Daha doğrusu oyle olduğuni sandi. Kadin “Aaa manyak mısınız?” deyunce farkettu durumu. Aşkindan eli ayağuna dolanmiş, aşiru heyecandan şaşirmişidu. Yani genç kadina “Buyrum siram sizun” sözünu yanlişlikla İÇİNDEN söylemuş. Kadina da –yüzune baka baka- “Ula hakkaten çok cuzel bi kari” diye sesli sesli söylemişidu. Adamimuzla samimiyeti kurduğumuza göre artik direk hiyarlik yaptiğinu soyleyebiliruz.
Kadin elinun tersiyle adamimizu kenara itip büfeden suyunu aldiktan sonra adamimiz kadinun omzina dokundi hafifçe, “afedersinuz” dedu, kadin döndu ve kahramanimuz bir çift gözle (Biri kahverengu, diyeri yeşil olan gözle) gözgöze geldi. “Pardon, ben hayatimda ilk defa bi melek cördum de... ondan yani... demem o ki, çok o kada cuzelsiniz ki.. çarpildum galiba” dedi. Genç kadin bu şaşkin adama gülümsedi. “Kusura bakmayın, ben de biraz stresliyim” dedu. Adamimuz gözlerinu kadindan ayiramadan “Oyle mi neyinuz var?” dedu. Kadin da genç adamdan etkilenmişidu. O da gözlerinu bizim kankadan ayiramadan yanitlamişidu “Babam hasta ya, ondan stresliyim” dedu. Adamimuz kadinu gözleruyle okşar cibi sordu, “Babanizun nesu var?” Kadin derun bi iç çekti, “Kakasi var” dedu. Sonra kendinu toparladi ve “..yani ağır şekilde ishal de... Ay çok utandım, bu romantik ortamın içine s.çtım... Bak gene yaptım ayyy...” dedu ve hiçkiruklarla ağlamaya başladu.
Adamimuz genç kadinun koluna dokundi yan taraftan “Hadiii, bunda üzulecek bişey yok daa!” dedu. “Hepimizun kakasi gelir, bu ayip bişey deyil” dedu gülumseyerek. Sonra koniyu değiştirdu. “Ne kada ilgunç gözlerinuz var, kime çekmiş acaba?” diye sordi. (Hatirlarsanuz kadinun bir gözü kahverengu bir gözü yeşil idu). “Babama” dedu kadinimuz (ee artik o da yabanci deyil). “Hancisu babaniza çekmiş” dedu adamimuz. “Efendim anlayamadım” dedu kadinimuz. “Yani diyrum, babaniz Van’li mi?” dedu. “Ha!?” dedu kadinimuz. Adamimuz, “Hani Van kedisi olur ya sizinkisi de Van babasi herhalde” dedu. Kadinimuz sadece “???” işareti yapti çifte renkli gözleruyle. “Yani kahverengi olan sağ gözünüz mu babaniza çekti, yeşil olan sol gözünüz mu?” dedu adamimuz ve kadinimuz birdenbire durumun farkina vardi. Varir varmaz da gene utandi, “Hii lensimin teki düşmüş. Aman Allahım gene size rezil oldum di mi?” dedu ve hiçkirarak ağlamaya az önce biraktiğu yerden devam ettu. Adamimuz gene kadinimuza yardim etmek istedu “Olabilur, hepimiz lensimizu düşürebiliruz, bu da ayip bişey deyul” dedu.
Kadinimuz hiçkiriklarinu biraz olsin azaltarak “Sizin de mi lensiniz var” diye sordu. Yok ama annemin var, akşamlari su dolu bi kaba koyuyor. Mesela geçen gün o lens kabinu düşürdum ben de” dedu.
Kadinimuz “Eyvah babam!” diye irkildi birden. Odada oni yalniz biraktiğinu hatirlamişidu. Koşarak uzaklaşti oradan..
2. BÖLÜMÜN SONU
Ula o kada yazdim yazdim gene gelemedum öykünun sonuna. Devaminu daha sonra aydinlatacağum.
Hoşçakalun daa!Tarik (Toplum Aydinlaticisu)

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About