24 Ağustos 2008 Pazar

Senin eskin dusurdu beni dile NECDET REHAVET

Share it Please
daha önceki iki okuyuşumda da aynı durağanlık aynı iç burkulması, tüm vücutta hissedilen titreşim, elektrik yahut diken diken olan tüyler adı her neyse işte.

bu sabah yine bir arkadaşımın gönderdiği mail vasıtası ile tekrar tekrar okurken aynı duygular içindeydim. beşiktaşlıyız ya ondandır belki. evet mümkündür. ya da demirkubuz yönetmenlikteki hünerini yazı dilinde göstermiştir. evet sanırım o da mümkündür. yahut filmlerindeki gibi sade, duru hepsinden önemlisi çok samimidir. evet bu daha çok mümkündür.

zeki demirkubuz’un 30.04.2006 tarihli che ya da feyyaz başlıklı radikal 2 yazısıdır bu satırları yazdıran. yazıyı okurken tabi ki türlü anılarım canlandı gözümde. ama en çok da kendimi gördüm satır aralarında. hem zeki hem de cemil olarak!evet her defasında aynı hatta katlanan hisler içinde okumanın gerçek anlamı buydu galiba.


cemil’dim. zira o'nun yaşlarında feyyazların, kovaçeviç’lerin, ferdinand’ların, kadir’lerin, ulvi’lerin, fikret’lerin, boraların resimlerinden müteşekkil on küsur ortalı harita metod defterimde yine beşiktaş’ımın maç yazı ve fotolarından oluşan gazete manşetlerini arşivliyordum özenle. şimdi nerede bilmiyorum o defter. ama bu kaç yüz sayfalık defterin her bir sayfasını defalarca karıştırıp, “cemil olup ötelere baktığım” çok olmuştur benim de.


sonra “zeki” oldum! tribündeki bir olay ve akabindeki skandallar (bkz.8-0 vs.) nedeniyle futbolu ve büyük beşiktaşımızı uzaktan sevmeye başladım ben de.

üniversite son sınıftı. g.saray ile oynanan bir final maçıydı. mecidiyeköyde 15:30 daki maç için pendik’ten sabah 06:00 da çıktık biraderle evden. rahmetli babam bizi futbolla tanıştırdığına bin pişman ve sanki içine doğmuşcasına “oğlum büyük maç, önemli maç olay vs. olur, gitmeyin etmeyin tv.den izleyin” diyerek bizi engellemeye çalışıyor ama nafile. üniversiteden arkadaşlarla tüm hafta boyunca bu maç beklenmiş, söz kesilmiş kısacası tüm hazırlıklar bu maç için. ya gidilecek. ya gidilecek. nitekim gidildi de.


sabahın köründe karga bokunu yemeden düştük yola. arkadaşlarla buluşuldu, sıraya girildi. samiyen’in yol tarafındaki açık tribün önünde sırada iken hem üstteki otoyoldan üzerimize atılan taşlardan hem de bu taşlama dolayısı ile dağılan sırayı toparlamaya çalışan! polis coplarından kurtulmaya çalışırken bizim on kişilik grup dağıldı. birader yanımda ama. o’nu bırakmıyorum bir yere allah muhafaza bişey olsa bir daha değil maça sokağa adım attırmaz rahmetli babam.


neyse birkaç saat sonra kapılar açılıp içeri giriyoruz birader ve iki arkadaş yanımda ama diğer gruptan eser yok. en uzunlu boyluları olarak set üstü diye tabir edilen yükseltiye çıkıp arkadaşlara bakınıyorum. evet, orhan,kemal,musti,dişlek,hayta hepsi bir arada onlar da bizi arıyor. tam onlarla göz ve mimik temasını yakaladığım an da otoriter bir ses duydum sağ yanımda. “in lan ordan aşağı”. baktım yasal copuyla bir memur bana doğru geliyor. indik ama rahat durmadık. serde delikanlılık da var ya. amerikan filmi de seyrediyoruz bol bol. benim vergimle maaşını alan memurlar falan.

kibarca "niye lan lunlu konuşuyorsun ki, güzellikle söyleyebilirsin.” söylediğimin hepsi bu. başka bişi demedim. lakin “sen gel bi bakiim” dedi abi. bileğimden kaptığı gibi merdiven altındaki diğer memur arkadaşlarının yanına çekti beni iki dakikada. bizim arkadaşlar geldi ama gelene kadar alttan üstten.. "ben sana lan dedim lan. " sorgusunda "demedin abi" diyerek izleyebildim ancak o günkü büyük finali! zaten şampiyonluğu da averajla kaybettik!

ondan sonra da bi on sene staddan değil içeri adımımı atmak yanından bile geçmedim. taa ki 100.yıl muhabbetimize dek.

ama inadına seviyoruz işte beşiktaşkımızı.
öyle.

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About