24 Ağustos 2008 Pazar

Menekse, kanarya, balkon ve kesilen bilekler KEREM OGUZ

Share it Please
Bazen bu beden yetmiş yaşında bir kadının ruhunu taşıyor gibi hissediyorum şekerim. Sana söylüyorum sevgili günlük. Erkek de değil evet, bir kadın. Benim yerime anneannem geliyor gibi iş yerime. Sabah kapımı açtığımda gördüğüm manzara şu; devasa masamın bir köşesinde yetiştirdiğim nane,reyhan ve çeri dometeslere yeni aldığım arnavut biberi katılmış, parti yapıyorlar. Pembe çiçekli kaktüs dersen o zati bir demirbaş. Azıcık bir yer kaldı masamda oraya da menekşe düşünüyorum. Mekekşe şart, domates ve biberin mevsimi geçtikten sonra o pastel güzelliğine bakıp bakıp dalayım, dalıp da oradan çıkmayayım diye... Biraz daha özgürlük alanım olsa arkamdaki duvara bir kafes ve kanarya almak istiyorum ama pek mümkün gözükmüyor. Belki ileride kendi odama sahip olacak bir böyük adam olursam... Kanarya da alırım.



***


Kanaryalarla aram hep iyiydi. Dedemin küçücük evinde yedi sekiz kanaryası olurdu. Gerçi sıcaklarda evin kümes gibi koktuğu olurdu ama o bıcırtıları yok mu onların, kulaklarımızı burnumuza baskın ederlerdi. Gülün dikene rağmen sevildiği gibi, kanaryada pisliğine rağmen sevilir. Şaşılır kanaryaya ve onun gagasını açtığında içeriden çıkan çoşkulu yüksek desibelli, tabiat ana estetiği ile bezenmiş şarklarına. Ben kanaryaları çok özledim ya.




***


Sadece dedemin evinde değil bizim evde deher daim en az bir kanarya olurdu. Çok ayrı bir zevktir kanaryaya bakmak. En uzun süreli ev arkadaşımız "boncuk" on yıl kadar yaşadı. Sağlam öterdi, makarayı bir koyverdi mi apartmanı yıkardı, sokak başından ve hatta ne sokak başısı, te öte sokaktan duyulurdu ötüşü. Komşuların ötmeyen kanaryaları zamanla bize gelirdi Boncuk'tan ders alsınlar diye. Var böyle bir şey, usta çırak şeklinde yayılır kanarya makarası. Bir keresinde mahallede toplarımızı kesmekle mükellef, özünde iyi insan ama kafası patırtı kaldırmayan kel Kani amca babama bir kuş getirdi, şunu biraz boncuğun yanına koysak diye... Velhasıl iki üç haftaya kalmadan gelen küçük turuncu kuşun dili bir çözül... Durdurabiline aşk olsun. Boncuk ile karşılıklı geçip yarışıyorlardı. Gelen her sesi bastırmak gibi bir narsist tarafları vardı. Hani koroda sesini diğerlerinin önüne atan arsız çocuklar gibiydiler. Televizyonu mu açtın, yarışıyorlar. Zil mi çaldı, hemen ötüyorlar. El ele, pardon kanat kanata verip elektrik süpürgesini bastırdıkları bir gün vardır, işte o gün bizim hayrete düştüğümüz gündür.


Kani amcaya kuşu geri verdik, düetleri ve rekabetleri balkondan balkona devam etti.




***


Balkondan balokona, camdam cama devam eden muhabetlerin tadı ayrı oluyor, yerlerini hiçbirşey dolduramıyor. Vakti zamanında mahalleden bir abimiz bizim üst kattaki bir ablamızı ayartmaya çalışıyormuş. Şimdi ben tabi balkonda otururken üst katımdaki ablayı değil karşı apartmandaki abiyi görüyorum. Abi tuhaf hareketler yapıyor. Bir anlam veremiyorum. Bir şeyler işaret ediyor, ben bana yapıyor sanıyorum. Ben de ona işaret ediyorum bir şeyler. O üst kattaki abla ile konuşuyor, ben biz konuşuyoruz sanıyorum. Bir dönem böyle devam etti. Ne şekilde sudaki aksine bakan maymun gibi kendi kendime takıldığımı fark ettiğimi hatırlamıyorum. Hatırladığım şey şu, bu ikisi sonra flört ettiler ve hatta evlendiler de. Ama sonra kız bu herifi terk etti. Çocukları falan da vardı. Herif de bileklerini kesti ama ölmedi. Sonra barışmışlar diye duydum. İşte o abinin kardeşi demişti ki, bilekleri kesmenin çok garantili bir yolu varmış, o şekil kesince kan kaybı az oluyormuş ve seni rahat rahat kurtarıyorlarmış. Ama yakınların tabi ölcen diye çok korkuyormuş falan sana acayip sevgi gösterisinde bulunuyorlarmış.




Nasılımış o yöntem dedim, söylemedi. Ama sanki herkesin bilmesi gereken bir yöntem gibi geldi bana.




Herkes demişken, menekşe, kanarya ve balkondan sohbet etmeyi seven herkesin...




K.


Fotoğraf: http://www.pet.gen.tr/2002/resim_galerisi/kanarya.jpg

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About