1 Haziran 2008 Pazar

Üç noktalı zamanlar- ÜÇ NOKTA

Share it Please

Üç nokta gün doğumunun öncesindeki "eflatun saatine", denizin daha uyanmadığı o kıpırtısız sabah serinliğine,
Bir filmin en heyecanlı yerine ramak kala yaşanan âna üç nokta
Film nihayete ererken bir türlü kavuşamayan aşıkların derin bir oh çektiren vuslatlarına,
Tüm iyi adamların "ne yani öldü mü şimdi? " diye inanamadığımız o gidişine,
Kurşun misali yüreği delip geçen ah lara,
Uzun ağlamaların sonunda hıçkırarak susmalara üç nokta
Bir de severek ayrılıkların savruluşları var ya, ona da...
Üç nokta son bakışlara, dokunuşlara, hepsinin toplamındaki susuşlara,
İlk öpüşlere, ilk aşklara...
Ömrünün büyük ikramiyesini birbirinde bulurcasına yılları devirmiş de göçüp gitmeye hiç acelesi olmayan sevgilere üç nokta.
Yaşlı çiftlerin el ele tutuşmalarına,
Vedalarda ardına bakmayana, geride mendil sallayışlara üç nokta.
Tufan gibi zamansız yakalanılan aşkların yürek çizen bakışlarıyla sana doğru yürürken sahilden, koy o ânâ bir üç nokta


Varsın romantik macera ya da filmlerde olur desinler; en az hasarla gözünü sevdiğim bir çarpışmaya denk gelip tanışalım da, kahve molasına tutuşalım şu kızla-adamla dediğin ve murada erdiğin zamana üç nokta

En sevdiğin şiirin,filmin, başucu kitabının... aşık olduğun kişinin kalbinde isabet kaydetmesine, suspus olup aynı anda söze başlamalara üç nokta
"Hiç de fena değilsin" diye aynada kendine göz kırpmalara üç nokta
Tüm gözyaşlarına ve onun gücüne inanışlara,
Karşılıksız iyiliklere,
İyi yürekli bir hafızayla kin biriktiremeyip güzellik besleyenlere,
Yangın merdiveni gibi insanlara üç nokta
Martılarla simidini paylaşanlara,
Sokak çalgıcılarına gönlünden ne koparsa verip, aklından şenlikli melodiler geçirebilmeye,
Parklarda koklaşan aşıklara sevgili bir tebessümle bakanlara, yeni dile düşmüş çocukların birbiriyle ilk
tanışmalarını seyre koyulanlara,

Yaşamı bir havai fişek gösterisi bilip şu kısa ışık gösterisi altında ona coşkuyla gülebilmeye,
Onca fırtına kar borana inat, alabora olmamış bir hayatın sahibi balıkçı adamlar gibi geçen günlere kocaman kahkahalar atıp, ekseriyetle boşver diyebilmeye,
Düşlerin ve aşkın peşini bırakmayanlara,
Bir yaz sinemasında sevdiğinle yıldız altında film seyretmelere,
Bir kucak kır çiçeğinin hâlâ en güzel hediye olduğunu düşünmelere,
Melissa kokulu bir gecede tepedeki dolunayı ahşap kokulu bir evin merdivenlerinde soluklanırken seyre koyulmalara,
Acı kahveler eşliğinde yapılan tatlı sohbetlere,
Yarını umut etmeye,
Dünlere gülümseyebilmeye,
Uzun yollara, o yolların varacağı adreslere,
Yeni yılın ilk doğan bebelerine,
Bugün de yaşıyoruz çok şükür demeye,
Üç nokta.
Çünkü zamanın sonsuzluğunda yitip gidenlerin mezar taşına doğum yılı yazılır da, ölüm yılına konur hep (...)

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/1652039/

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About