1 Haziran 2008 Pazar

Tembeller ve beceriksizler- FULYA

Share it Please
Bazı insanlar vardır bir kaç saniye içerisinde ruhunuzun iklimini değiştiriverirler. Elinizden tutup, donduran bir kış ikliminden ılık bir mayıs gününe adım atmanızı sağlarlar. Uzakta olsalar bile bir telefonla, yazdıkları bir kaç satırla bunu başarır ve size "kelimeler nelere kaadir" dedirtirler.

Sabah kötü uyanmıştım. Ruhun dinlenmeyince vücudun asla dinlenmiyor. Uykuda bile aklındaki düşüncelerle savaşıyorsun çünkü. Sabah uyandığında ise savaş yorgunu bir asker gibi kendini sürüyerek gidiyorsun gideceğin yere. Kendi zihnini arındırmak için ne kadar uğraşırsan uğraş, insan kendisi yerine bir başkasının sesindeki sakinleştiriciye inanmayı yeğ tutuyor. Sabahın erken vakti aklımda büyüyüp kocaman bir yumak olan düşüncelerin ağırlığıyla koyuldum yola. Silmek istedikçe büyüdü tuhaf düşünceler. Beynimin duvarlarına çarptıkça yankılanıp çoğaldılar. Oysa tüm gece kendi kendimi ikna etmek için söylediğim sözler vardı. Kendi korkularımı yenmek için söylediğim, korkuların olacak olana çare olmayacağını aklıma yerleştirmek için sürekli tekrarladığım sözler...Kendi kendimin teskin edicisi olmayı başaramamıştım işte...

Sabah. İçilen çay ve sigaralar. Bulutlu gökyüzü. İnsanlar. Masamda öylece otururken onunla konuşmaya başladık. "Korkuyor musun?" dedi. Biraz çekinerek "Evet sanırım." Öyle ya insanın korktuğunu itiraf etmesi o kadar kolay değildi. Gelecek konusunda öyle çok fazla endişelenen biri olmamama karşın bu kez içimde beni oldukça tedirgin eden bir telaş vardı. Bunu ona anlattım. Tüm düzenimin alt üst olacağını düşündükçe ve yeni bir düzen kurmak için oldukça enerjisiz olduğum göz önüne alınınca elbette korkuyordum. Oysa biliyordum insan başına bir şey geldiğinde bu kadar telaşlanmaz, bir yol bulur o yolda ilerler ve hayatı sonsuza kadar sorunlar içinde kaybolup gitmezdi. Bizi öldüren aslında başımıza gelecek olanlar değil, onlar başımıza gelmeden önce içimizde yazdığımız senaryolardı. Yavaş yavaş kendi cehennemimin ateşini körüklüyordum. İçimde aslı astarı olmayan senaryolar kuruyor, kendi korkularımın içinde mantığımı kaybediyordum...

Tüm bunlar içinde beni omuzumdan tutup hafifçe silkeledi. Korkulardan arınmanın tek yolu buydu belki. Bana "Sadece" dedi "Tembeller ve beceriksizler korkar. Ve sen ikisi de değilsin." Üzerine düşündüm. Tembel hiç değilim ve beceriksiz olduğumu da sanmıyorum. "O halde bu korku neden?" dedim kendime. Aslı astarı olmayan köksüz düşünceler üzerine yazdığım senaryolar yüzünden zihnimde büyüyen kocaman yumağın mantık yollarını kapamasına izin vermek neden?

Haklıydı. Hayatta sadece tembeller ve beceriksizler korkar. Ve ben ikisi olmayı da kabul etmiyorum...

Resim: http://evilhomer145.deviantart.com/art/Thinker-v2-12059278

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Her kimse o, alkisliyorum o sözünden dolayi. Ister istemez bana cok sevdigim bir Almanca deyimi hatirlatti: Bogayi boynuzlarindan yakalamak. Yani sorunun, sorunlarin, hayatin üstüne üstüne gitmek. Pes etmemek. Tembel ve beceriksiz olmamak. Sagol Fulya. Bu arada, bir önceki yazini öteki ortamda ararken daha baska yazilarini da, -ve yine bu arada- "Susmali bazen"i de okudum dün. Gülümserken fotografimi ceken biri olsun isterdim yanimda. Cok hostu. Tekrar iyi pazarlar.
Pirmete

Blogger templates

Blogroll

About