11 Mayıs 2008 Pazar

Dinlenme Taşı- MEHMET SAĞLAM

Share it Please
Taş, insanı yaşama bağlayan bir iksirdi geçmişte. Buğdayı değirmentaşı öğüt, babalar ekmeklerini taştan çıkarıp eve taş ekmek götürürdü her akşam. Aynataşında taşpudra sürer, yavrularıyla beştaş oynardı analar. Ve kara taşla döşenmiş yollarda oynardı taş evlerde büyüyen çocuklar. Ninelerin masallarıysa yıldıztaşlarıyla süslenir, pamuktaşı gibi yumuşak olurdu dedeler. Kendilerine “taş arabası” dedirtenler de vardı elbet. Onlara da çakmaktaşlı çakmaklarıyla sigaralarını yaktırırdı taşbebekler. Fakat taş üstüne taş koymadan musalla taşına konulmak istemezdi hiç kimse.

Yaratıcılık kabataşları sanat eserlerine dönüştürmekle gösterilir; tapınaklar, suyolları ve çeşmeler taştan yapılırdı o zamanlar. Ve hastaları taşkıran otuyla iyileştiren hekimlerden daha az olmazdı taş ustalarına gösterilen hürmetler. Söz ustası şairlerse taşı gediğine koyan taşlamalar yazar, kinayeli sözler söyledikçe “ağır taş” mertebesine yükselirdi insanlar. Âdemoğlu ya yüreğine taş basardı ya da sabır taşıydı; belki taş kalpliydi bazıları. Ama taşı sıksa suyunu çıkaracak kadar güçlüydü ve yürekten “arka taş” idi bütün dostlar.

Ya o taş kumbaralar... İşlek caddelere yerleştirilen o taştan oyulmuş küpler.. birer yardım fonu gibi çalışan taştan, sahipsiz, bekçisiz bankalardı onlar. Maddî durumu iyi olanlar ceplerindeki bozuklukları taş kumbaraya atar, ihtiyacı olanlar gelip ihtiyacı kadarını alırdı içinden. Bugünkü taşyürekli insanlığımızın beş para etmezliğini yüzümüze birer sille gibi çarpan merhametli gönüllerin taştan abideleri olan taş kumbaralar...

Dinlenme taşları da vardı. Kaba sabaydılar; ama insanın insana verdiği değerin çok ince birer simgesiydi onlar. Atı, eşeği olmadığı için binektaşına gerek duymayan; fakat aldığı yükleri sırtında taşıyan hamalların yorgunluklarını bir nebze azaltma duraklarıydı cadde ve sokaklardaki uygun köşelere yerleştirilen o blok taşlar. Boyları göbek hizasında olurdu, hamallar sırtını dönerek, taşıdığı yükü fazla çömelmeden indirip soluklansın diye.

Taş, insanı yaşama bağlayan bir iksirdi geçmişte.

Şimdiyse, binlerce yıldır içinde yoğrulduğumuz o sevecen ve özverili kültür havzasındaki kilometre taşlarından öylesine berbat birine, o kadar yorgun, öylesine perişan bir hâlde vardık ki, bize dinlenme taşı gibi yeniden soluk kazandıracak arkataşlara hiçbir dönemde bu kadar ihtiyaç duymamıştık! Önümüzde, yanımızda, arkamızda duracak, dilimizden düşmeyecek taş gibi dostlar... Ama sanki taşın yerini başka şeyler aldıkça, arkataşların da, arkataşlıkların da kimyası bozuluyor, buzultaşına dönüşüyor bazı dostluklar.

Testici işin “püf noktası”nı bilmezse, yaptığı kilden testiler ya kırılgan olur, suyu iyi soğutmazmış meğerse. Acep bizler de arkataş ustalığının o gizli sanatını, o hayatî üflemeyle oluşturulan kabarcığın nasıl yapıldığını mı unuttuk ki birbirimize bu denli zayıf kumtaşlarından köprülerle bağlandık? Terkedişlerimiz, silbaştanlarımız, yazbozlarımız bu sebepten mi çoğaldı acaba? Duygusal köprülerimiz bu yüzden mi çarçabuk yıkılıyor? Niye böylesine göçebe; bir yere, birilerine ait olma fikrine bu kadar uzak kaldık dersiniz...

Yoksa yaşam sanatını mı unutuyoruz gitgide... İnsan olmaktan mı usandık yoksa... N’oluyor, n’oluyoruz?.. Biz hangi limandan demir aldık, hangi denizdeki hangi dalgalarla boğuşuyoruz, farkında mıyız acaba? Taş neden yerinde ağır değil artık? Bilinmedik diyarlara, azgın sulara neden böylesine iştahla yelken açtık ki?..

Acaba buna mecbur muyuz? Yoksa bu mu yeni insan? Modern yaşamın doğası mı bu? Yaşamın tadı bu arayışlarda mı saklı yoksa? Bir ırmakta iki kez yıkanamadığımız, yıkanmak istemediğimiz için mi tüm bunlar? Veya hepsi geçici birer heves, bir imreniş mi acaba?

Taş devri bitti mi, tükendi mi arkataşlar? Dostların dikilitaşlarını dikme devri mi başladı ne! Neyse ne... Taş çatlasa, verilecek yanıtlar birer hüzünlü “evet” veya iddialı “hayır” olacaktır. Sizi bilmem; ama dinlenme taşı gibi bir iki arkataş gerek bana!

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/2594887/

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Tas devrinin postmodern versiyonu taskentlerde yasiyoruz.

Arkatasliklar tiknefes kaldi. Ama bakin, tasin yerinde agir oldugu yerler hala var. Iyi ki katildiniz Serbest Radikaller'e. Serbest Radikaller, Sisifoslar gibi görünen bizler icin pekala bir dinlenme tasi olabilir. Dost selamlarimla.

Pirmete

Blogger templates

Blogroll

About