25 Mayıs 2008 Pazar

Zırhından soyunmak- FULYA

Share it Please
Artık vaktidir zırhları çıkarmanın. Hayata korkusuzca cesaretle atılmanın vakti zamanı. İnsan yaşlandıkça daha az risk alır derler ya... Aslında bu doğru değil. Risk alıp almak tamamen hayatta öğrendiklerinle ilgili... Nasıl baktığınla... Ne yönde biçimlendirildiğinle... Eğer hayatın her an sana zarar vermeye gebe olduğunu düşünüyorsan zırhını kuşanır çıkarsın hayatın sokağına. Oysa hayatın bir oyun alanı olduğunu düşünüyorsan ne var ne yok çıkarır atarsın üzerinden.

Zırhlarıyla dolaşanlar ne zaman bir kaya bulsalar ardına saklanıp oradan izlerler hayatı. Hayat kocaman, renkli bir tiyatro salonu iken onlar oyuncu değil seyirci olmayı tercih ederler. İncinmemek için aşkı, yaralanmamak için heyecanı, kederlenmemek için duygulanmayı, ağlamamak için gülmeyi ıska geçer ve bunun adına güvenli bir hayat derler. Ellerinde kalan yaşanmamış, güvenli bir hayattır. Oysa düşünmezler hayat yaşanmıyorsa güvenli olmasının anlamı nedir diye.

Zırhı önceleri kendin edinmezsin. O sana birileri tarafından ufak ufak giydirilir. Sen büyüdükçe kalınlaşır o zırh. Önce "Yapma yavrum düşersin. Ama dikkat et bir yerin yaralanır" larla başlarsın giyinmeye sonra ise "Aman o adama dikkat et hiç gözüm tutmadı, ona güvenme bence yalan söylüyor. "la devam eder. Sevgi aslında bazen kötülük eder insana. Sevdiklerini korumaya çalışırken onu hayattan alıkoyarsın haberin olmaz. Ona güvenli bir hayat sağladığını sanırken aslında onu hayattan uzaklaştırıyor , bir odaya kapatıyorsundur. Onu o kadar seviyorsundur ki; saçının teline zarar gelsin istemezsin, bu yüzden farketmezsin bile onu bir zırhla sarıp sarmaladığını. Oysa o zavallı, o zırhın içinde boğuluyor nefes alamıyordur. Öylece duruyordur. İşin tuhafı bir süre sonra o zırhı derisi sanmaya başlayacaktır. Bunu henüz bilmiyordur.

Bir zaman sonra kalın mı kalın bir derisi vardır artık onun. Oldukça korunaklı ve hava geçirmez. Aslında hayatı da geçirmiyordur o deri içine. Ama herkes öyle, hayat öyle sanıyordur. Tüm insanların bu görünmez deriyle kaplı olduğunu sanıyordur. Olabildiğince kaçmayı öğrenmiştir ve zırh ona sinyaller yolluyordur. "Uzak dur sakın yaklaşma" diyen ışıklar yanıp sönüyordur etrafta. Bir süre sonra o zırhı nasıl parlatacağını da öğrenir zaten. Kimsenin ona dikkat et demesine gerek de duymaz. O zırh kara bir böcek derisine dönüşür sonra. O kadar kalınlaşır ki hayat çarpıp geçer tek bir iz bırakmaz üzerinde. Hayatın yolunu düz bir çizgi sanır ve yürür gider. Yan yollara dönüp bakmak aklına gelmez. Zaten zırhı da buna göre hazırlanmamıştır. O herhangi bir tarafa dönmeyi olanaklı kılmaz.

Sonuna geldiğinde yolun sadece ve sadece yürümüş olduğunu görür. Yürümüştür ve korunmuştur. Ve sorar kendine "Hepsi bu muydu?" Oysa zırhı cevap veremeyecek kadar dilsizdir. Onun görevi cevap vermek değil korumaktır zaten. Şimdi soyunmak ister o zırhtan. Oysa o artık zırh değil kendi derisidir ve kendi dersini soyup atmanın imkanı yoktur...

Resim: http://sakuramitsukai.deviantart.com/art/Knight-70309042

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Okumustum bu yazini. Bir de burada okudum. Sabahin köründe ilac gibi geldi. Galiba konusmustuk da. Senin zirh dedigine ben dikenli tel demistim. O da korur... Ilac gibi geldi. Oglumu düsündüm sabah sabah yeniden. Ve mutlu oldum. Annesinin ve benim korunma telkinlerimize kulak asmayip dünyalara yelken actigi icin cok mutlu oldum bu yazinla. Tabii (bencillik bu) biraz canim yaniyor, ama cok mutluyum böyle diye. Dost selamlarim, sevgilerimle.

Blogger templates

Blogroll

About