14 Eylül 2008 Pazar

Erkek ruhunun kaba telleri- MEHMET SAĞLAM

Share it Please
Ece Temelkuran bugünkü Milliyet’te şöyle diyor: “Kürt illerinde eğer iki erkek kavga eder ve kavga tehlikeli olmaya başlarsa ortaya bir kadın atılır. Adamların ortasında durup tülbendini yere çalar. Bu, kavga bitti demektir. Kadın barış için onurunu ortaya koymuştur ve bu ‘ağırlıktan’ sonra artık herkes susmak zorundadır.”

Mevlana değilim; her insanı eşit oranda sevmem, sevemem. Herkese -kadın veya erkek fark etmez- insanî özellikleri kadar değer gösterir, edindiği evrensel değerler kadar kıymet veririm. Fakat nefret etmem, etmekten sakınırım.

Nefret, sevgi-saygı atmosferini ortadan kaldırır, toplumsal barışı zedeler, ruhsal kimyamızı bozar. Ancak, geçen haftadan bu yana, ruh tellerimdeki titreşimlerden anlıyorum ki, içimdeki sevgi-saygı tarlasına düşen bir nefret tohumu baharla birlikte filizlenecek gibi...

O tohumun hangi zehirli filizi gövereceğini bu sabah buldum; politikacılardan nefret ağacı... Görüyorsunuz değil mi, nasıl da kıyasıya çekişiyorlar! Birbirlerine tüm dünyanın gözü önünde nasıl da etmedik hakaret bırakmıyorlar! Yüz ifadelerine bakıyor musunuz; nasıl da kin ve nefret saçıyorlar, acı acı, katı katı, düşmanca bakıyorlar birbirlerine!

Erkeksi mantığın çelikten zırhına bürünmüş, nasıl da dinamitliyorlar toplumsal kardeşliğimizi, ulusal bütünlüğümüzü... Bu ülkeyi ve bu milleti ileriye, daha ileriye ve refaha götürmeye söz vermiş bu insanlar, bizi birbirimizden nasıl da nefret ettiriyorlar, bakar mısınız?..

Para ve/ya güç delisi bu insanların (lideri, bakanı, milletvekili, parti başkanı ve aktif parti taraftarı dâhil) bakınız nasıl da gözleri dönmüş, ruhları kararmış!.. Karşı tarafa ne bulduysa fırlatmaktan başka bir seçeneği ve yeteneği kalmamış bu erkeksi siyasilerin, bakınız nasıl da yaratıcılıkları tükenmiş, vizyonları sıfırlanmış, görünüz...

Ve ezici çoğunluğu erkek, sevgi-saygı fukarası, vakti geçmiş Aristo mantığı kurbanı ve böylesine gözü dönmüş insanların sözüne veya sözde liderliğine kanıp onların arkasında saf tutan koca koca insanlar... Akademisyeni, sanatçısı, yazarı, gazetecisi, televizyoncusu, din adamı, şakşakçısı...

Hepsi, ama hepsi bizi bir iç savaşa götürdüklerini bile bile, hepsi aynı geminin yolcuları olduğumuzu gördükleri hâlde, o kahrolası katı mantıklarından sıyrılamayan ve böylece dümeni provokatörlere teslim etmiş “zavallı” erkekler bunlar...

Analar, bacılar... Sizin ince telli kadın ruhunuza sesleniyorum:

Sizler kadınsınız, anasınız, bu kaba saba herifleri sizler dünyaya getirdiniz. Şimdi bir iç savaş çıkartıp yine en çok sizin anaç yüreğinizi yakacaklar. Durdurun onları... Bu kez izin vermeyin... Bir kez daha onlar birbirlerini öldürmeye başlamadan önce, bir kez daha bir askeri darbe yemeden önce ve bir kez daha 30 yıl geride kalmadan önce lütfen durdurun oğullarınızı ve onlara özenen erkeksi kızlarınızı...

Nasıl mı?.. Ece Temelkuran yazmış işte: “İki erkek kavga eder ve kavga tehlikeli olmaya başlarsa ortaya bir kadın atılır, adamların ortasında durup tülbendini yere çalar ve kavgayı bitirir.” Koyun ağırlığınızı... Çıkın medyanın karşısına, çakın tülbendinizi veya türbanınızı yere! Bu iş buraya kadar deyin, bitirin bu kavgayı!

Bitirin ki, bunca pervasız “babayiğit”, anayiğitlik nedir, karındaş olmak, aynı topraklarda vatandaş olmak nedir, görsünler!..

Mozaik: Bedri Rahmi Eyüboğlu

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About