6 Eylül 2008 Cumartesi

Haybey'e mektupla- NECDET REHAVET

Share it Please
bölüm: 3
kısım : vapurda

muteber hay bey, havada leylek gördüğümü hatırlamıyorum ama bu sıralar kıçım oturak görmemekte ve habire gezmekteyim. en son bugün deyim yerinde ise şehr-i istanbul'u tavaf ettim. dün tren, bugün vapur gözlemlerim var sana sunacak. dedim ya ulaşım araçlarından boş gözlerle dışarıyı seyretmeyi özlemişim.


orhan pamuk nobeli almadan dost tavsiyesi ile aldığım "benim adım kırmızı"sını tüm çabalarıma rağmen bitiremedim hala. kusura bakmasın ama benden bile karışık yazıyor! bir de gereksiz ayrıntıları çok fazla. itiraf ediyorum atlaya zıplaya okuyorum. napiim sıkıldığım yerleri atlıyorum. aslında "yeni hayat"ı daha akıcıydı. neyse bundan sonra, sıradaki hediye kitap hariç pamuk okuyacağımı sanmıyorum.

bir kaç sayfa okuduktan sonra müziğin de etkisiyle dışarıyı izlemeye koyuldum. vapurun hareketlenmesine az bir süre var. insanlar akıyor iskeleden vapura. üçerli beşerli gruplar halinde. bitmiyorlar. tıpkı biten bir filmin sonundaki devamlı akan yazılar gibi insan akıyor yediden yetmişe.

vakit tamam ama görevli, tek kişinin geçebileceği boşluktan almaya devam ediyor insanları. zor durum onunkisi. iyi niyetli davranıyor. yakındaki 15-20 kişiyi de alıyor. göz göze gelemeyecek uzaklıkta insan kalana kadar bekliyor ve sonra dannnnnn. kapı kapanıyor.

bir önceki vapuru aynı şekilde beş saniye ile kaçırdım. ama görevliye kızmadım. gereğinden fazla tolereli davranıyor zaten. vapurdan inip on saniye ile tramvayı kaçırınca da kızmadım bugün. hayret!! "ne oluyor bana" dedim. normalde sinirlenmem gerekirdi.sanırım günün birinde bu son saniye kaçırmalarını özleyeceğimi bildiğim için hayıflanmadım her zamankinin aksine. ha, hay bey ne dersin? öyle mi sence de?
vapur diyorduk...ben hala kulağımdaki müzik eşliğinde dışarıyı seyrediyorum. halatlar çekildi. tornistan vs. martılar takıldı peşimize. gidiyoruz.

pek kıymetli hay bey, inanmayacaksın belki ama bir hayretengiz nida daha sana...o kadar sene gittim geldim vapurlarla ama martılara hiç bu kadar yakın olduğumu hatırlamıyorum. dahası onları bu kadar dikkatli izlemediğimi farkettim.
yağmurda , rüzgarda bir lokma simit için yarışırken vapura ve birbirlerine çarpmadan nasıl da uçuyorlar. bu nasıl bir senkronizasyon allah'ım. hayranlıkla onları izledim. ama sonra farkettim ki çok küçük temasları oluyor birbirlerine lakin dokuz kusurlu hareketi gerektirecek cinsten değil nizami şarj kabilinden bunlar.

kızkulesi'ni geçip boğaz açıklarına kadar devam etti bu kovalamaca.

sonra onlar sağa ben selamet.

sağlıcakla ve hoşçakal.

2 yorum:

Avlonya Ortağı dedi ki...

eee ne var ki bunda. ben de yazabilirm bu yazının aynısını.
yetkili biriyle görüşmek istiyorum.

Adsız dedi ki...

yazmayan fenerli olsun. hatta sen yazmayı becer sana 100 eticin feda olsun.evet.

Blogger templates

Blogroll

About