6 Eylül 2008 Cumartesi

Deniz ve denizden öte- NİHAL YETKİN

Share it Please
Bu akşamüstü püfür püfür bir esinti beni balkona çekti. İşte balkondan bakıyorum ve ta uzaktaki denizi görüyorum. Mavi, ilham verici ve beni yanına çağırıyor.

Halbuki denizin hemen önünde beton yığınları vardı; çevre düzenlemesi olmayan, birbirine saygısızca bitiştirilmiş kişiliksiz evler, onları da görmek vardı.

Daha yakınımda hani sesimi duyurabileceğim bir alan boş –şimdilik-. Ona odaklanıp şu sarı otların yerinde bir park olsaydı da diyebilirdim.

Hemen oturduğum apartmanın bahçesinin duvarlarının dışında mecburen park etmek zorunda kalmış arabalara bakıp “of zaten dar olan yolu bir kat daha darlaştırmışlar” demek işten bile değildi.

Biraz eğilip apartmanın boyasına bakarak “bunu boyası çoktan gelmiş, yöneticimiz uyuyor mu?”diye düşünebilir, pencere çerçevelerine doğru gözümü kaydırıp “şuraları bir elden geçirmeli” diye kendime iş çıkarabilirdim.

Evet bütün bunları aynı anda ya da tek tek yapabilecekken en uzaktakini seçtiğimi görünce bir fotoğraf makinesi ile aramdaki farkı tekrar gördüm. Fotoğraf makinesi perspektife göre çalışıyorken ben en yakındakini bırakıp en uzaktakini görmeyi seçebiliyordum. Dahası, fotoğraf makinesinde bir yeri silik hale getirmek için özel birtakım tuşlara basarken gözüm bunu otomatikman, adeta istemsiz bir şekilde yapabiliyordu. Psikolojim fizik kurallarına galip gelebiliyor, sadece istediğim bir noktayı istediğim kadar büyüterek üstelik onu hayallerimle büyütmeyi de başararak görmeyi başarabiliyordum. Başarabiliyorduk. Daha da ileri gidersek genel olarak neyi görmeyi seçtiğimiz ve gördüklerimizle neler yapmayı seçtiğimizle biz biz oluyorduk aslında. Hırslar ve alışkanlıklar seçtiğimiz çerçevelerin birer uzantısıydı. Bir şeyleri görmek, seyretmek veya içinde yer almaktı tüm yaptığımız ya da tersi… yok saydıklarımız, görmezlikten geldiklerimiz ve dışladıklarımızla yapmadıklarımızla da tanımlanabilirdik. Üstelik yine fotoğraf makinasından çıkma karelerden farklı olarak istersek kendimizi belli bir noktaya kadar değiştirebileceğimizden çerçevelerimiz de o kadar değişebilirdi.

Sadece görebilir ama üzerinde düşünmemeyi de seçebilirdim/seçebildik. Yani görünenle yetinip, görünmeyene boş vermek de vardı. O da bir seçim ve bundan daha az değerli olmayabilir.

Evet tatilin de bana verdiği ruh haliyle bugünkü seçimim denizden yana, sadece denize bakıyorum, bir yandan bütün bunları aklımdan geçiriyorum ve “Ne güzel bir yerdeyim” diyorum.

Deniz mavi, ilham verici ve beni yanına çağırıyor.

Fotoğraf: http://www.masaustu-resimleri.com/d/1088-2/deniz+kenar__.jpg

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About