1 Kasım 2008 Cumartesi

Ziyaret- YEŞİM ÖZDEMİR

Share it Please

- Offf! Çok canım sıkılıyor Hasan!
- Benim de valla hanım; hiç sorma!
- Her gün aynı, her gün aynı…
- Eeee n’aaparsın; şartlarımız böyle. Gelene gidene bakıp günü geçiriyoruz işte . Bunu kabul etmemiz gerekiyor.
- Kabul ediyorum etmesine de…
- Yahu asma şu suratını yine. Bak; ne kadar güzel bir sabah!
- Evet… Çok güzel bir sabah.
- Baksana birileri geliyor. Aaa! Şu yandaki komşu Huriye Hanım’ın oğluyla gelini değil mi onlar?
- Evet evet! Gelin hanım biraz kilo almış ama... Hamile falan olmasın?
- Kimbilir?
- Bence hamile! Üç ay önce de gelmişlerdi. O zaman böyle değildi kızcağız.
- Olabilir tabii… Kaç yıldır evliler ne de olsa.
- Bizim kız da yıllarca doğurmadı ya! Ne o? Kariyer yapacakmış! Sonra ne oldu? Biz buraya geldik, çocuk yaptılar. Şu hale baksana; şimdi de torunumuza hasretiz.
- Selmacığım; kınalı güvercinim… Yapma gözünü seveyim. Onlar mutlu olsunlar yetmez mi?
- Öyle diyorsun da… En son ne zaman gördün torununu? Düşün bakalım kaç ay oldu?
- Mmmmmm… Geçen sene Kurban Bayramı’nın ilk günüydü galiba.
- Bak işte! Neredeyse bir sene oluyor.
- İşleri güçleri var çocukların. Zamanları olsa gelmezler mi?
- Eskiden daha sık gelirlerdi. Özlüyorum işte; hele de torunumu. Elimde değil ki! Kaç yaşında şimdi Umut?
- Dört galiba.
- Şu karşı komşu Hayri Bey’in torunundan daha küçük o zaman. O adamcağıza da çok acıyorum. İki oğlu da aileleriyle birlikte Kanada’ya yerleştiler. Yıllardır geleni gideni yok. Her bayram boynu bükülür garibimin.
- Bak işte ! Beterin beteri var. Bizimkiler hiç olmazsa yılda bir kere de olsa uğruyorlar.
- Doğru söylüyorsun…
- Baksana! Şu kapının girişindeki kadın bizim Serap’a ne kadar da benziyor!
- Serap saçlarını hayatta bu kadar kısaltmaz bir kere! Hep ben “kestir biraz” derdim de kavga ederdik sonra; unuttun mu?
- Yok hanım yok! Serap bu! Baksana Umut da arkadan koşa koşa geliyor. Damat arabayı park ediyor galiba.
- Hay Allah! Çok da hazırlıksız yakalandık. Haberimiz olsaydı…
- Yahu kızına da mı hazırlık yapacaksın? Bak, sakın kıza sitem etme olur mu?
- Tamam tamam… Görünce zaten kırgınlığım geçiveriyor. Ana yüreği ne de olsa!
- Annem!
- Güzel kızım benim!
- Babacığım!
- Hoş geldin kızım!
- Nihayet gelebildim… Bakın! Size Umut’u getirdim. Umut gel yavrum.
- Aman da benim kuzum kocaman olmuş. Görüyor musun Hasan? Nasıl da boyu uzamış!
- Aslanım benim. Dedesi yesin onu… Peki sen nasılsın kızım? Niye gözlerin bulutlu? Kocanla bir problemin yok değil mi?
- Ahhh babacığım… Seni ne kadar özlüyorum bir bilsen!
- Ben hep buradayım yavrucuğum. Her zaman yanındayım; bunu biliyorsun.
- Biliyorum… Bazı günler, kendimi çok yalnız hissettiğimde yanımda olduğunu düşünüp rahatlıyorum.
- Eee bak dedim ya! Her zaman… Bunu sakın unutma!
- Güzel annem… Bak saçlarıma! Saçlarım yüzünden hep kavga ederdik seninle…
- Ederdik tabii cadı kız! Hiç büyük sözü dinlemiyorsun ki! Halbuki bak ne kadar yakışmış…
- Haklıydın… Ben hep burnumun dikine gittim. Hoş, hala da öyleyim ama; huy işte!
- Ahhh bilmem mi? Senin o başına buyrukluğunu… Çocukluğunda bile kök söktürürdün bize. Nasıl gidiyor hayatınız? İyi misiniz bari?
- Biz iyiyiz. Haftaya doçentlik sınavım var; o yüzden de biraz gerginim. Osman, hala aynı şirkette çalışıyor ama daha iyi bir konuma geldi. Evin taksitlerini artık daha rahat ödüyoruz çok şükür. Umut kreşe gidiyor; arkadaşlarıyla şarkılar söylemeye bayılıyor. Ara sıra aile fotoğraflarımıza bakıyoruz onunla birlikte. Sizleri gösteriyorum. “Bak Umut!” diyorum…”Bu pos bıyıklı güleç adam senin deden; şu yeşil gözlü güzel kadın da anneannen” diyorum.
- Ahhh ahhh… Geçmişe mazi derler…O güzellik kaldı mı ki şimdi?
- Öyle deme gözümün nuru. Sen her zaman güzeldin; hala da öylesin benim için…
- İlahi Hasan Bey… Çocukların yanında utandırma beni…
- Bu ara sık gelemediğimi biliyorum. İşler çok yoğundu ama bundan sonra daha çok geleceğim ziyaretinize.
- Çok seviniriz yavrum. Sizi görmek, sizlerden haber almak mutlu ediyor ikimizi de… Bizi merakta bırakmayın sakın.
- Bu çiçekleri de size getirdik. Annemin çok sevdiğini bildiğim için çiçekçilerde bulabildiğim bütün nergisleri topladım.
- Canım kızım… Ne zahmet ettin? Sen geldin ya; en güzel çiçek sensin benim için!
- Artık gitmeliyiz… En kısa zamanda yine geleceğim;size söz veriyorum!
- Yolun açık olsun güzel kızım… Seni bekleyeceğiz…

Genç kadın, kucağındaki kocaman nergis demetini, her iki mezar taşının üzerindeki mermer vazoların içine özenle paylaştırdı. Gözlerinden süzülen yaşları elinin kenarıyla sildi. Koşarak yanına gelip elini tutan oğluna gülümsedi; eşinin koluna girdi ve ağır adımlarla uzaklaştılar.

- Gözünüz aydın Hasan Bey;Selma Hanım!
- Sağolasın Hayri Bey! Darısı başına inşallah!
- İnşallah! Belki önümüzdeki bayramda…

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About