1 Kasım 2008 Cumartesi

Karanlığın içine çekilen sessiz bir kara perde: 3 Maymun-NİHAL YETKİN

Share it Please
Maddi olarak karanlıktan aydınlığa geçmekti Eyüp'ün amacı. Ucunda hapis de olsa, işlemediği bir suçu çekmek zorunda kalacak da olsa, tatlı ve sıcak geldi para. Tereddüt etmedi ailesinden yana, kendi kendine karar verdi,onlar için en iyisinin bu geçici ayrılığı yaşamak olduğuna.Bağrına taş basacaktı ve bitecekti sıkıntıları bir anda. Ne de olsa aile babasıydı, onları rahat ettirmek istiyordu ama bilemedi ailesinin dengesinin, o yokken cepte hazır durmadığını. Bilemedi, kendileri için yapılan fedakarlığı bilseler de sevgiyi hissetmeyince karısı ile çocuğunun ruhen un ufak olmaya ve her türlü zaafa açık olduklarını. Bilemedi.
Cezası bitip de karanlık hücreden eve döndüğünde içeride loş bir ışık olduğunu fark etti. Günün hangi saati olursa olsun. Loş ışıktan loş hisler sızdı önce. Gölgeler gördü, sesler duydu, izlerini sürdü bir bir ve gerçek büyüdü büyüdü görmek istemediği kadar ve bir fırtınada patladı. Öyle bir patladı ki eve sığamadı adam, can havliyle kendini dışarı attı.
*
Maddi olarak karanlıktan aydınlığa geçmekti güzel karısı Hacer'in de amacı. En azından başlangıçta. Ne de olsa anneydi o, bluğ çağındaki biricik oğlunun isteklerini görmezden gelemezdi. Eyüp onlar için hapisteyken, oğlunun elinden kayıp gitmesine, aylak aylak ipsiz sapsızlarla dolaşmasına kayıtsız kalamazdı. Çocuk araba istiyordu, o da kocasını para karşılığı bir trafik kazası suçunu kabullenmeye iten patronu Servet Bey'e gitti, tedirgin, tutuk, daha baştan olacakları biliyor gibi. Ve onun daha ilk güzel ama belki de hayatında duyup duyacağı en sihirli cümlesiyle kendini özel hissetti ve teslim oldu Servet Bey'in tensel, bencil duygularına. Unuttu anneliğini, eşliğini. Sadece kadın olduğunu hissetmek istedi uzun bir aradan sonra. Öyle pervasızdı ki kendi odasının kapısını kilitlemekle yetindi yalnızca, oğlu, kocası onu yakalar diye düşünmedi bir an. Kendinden öylesine geçmişti ki şehvetle, Servet Bey kısa bir süre sonra onu artık istemediğini açıkça yüzüne haykırdığında ayaklarına kapanacak kadar özsaygısını yitirmişti. Üstelik ara yerde hem oğlu hem kocası olup biteni önce sezmiş, sonra öğrenmişti. Artık bir başına hissediyordu hayatta kendini. Kimsenin yüzüne bakamayacak hale geldiğinden paçavraya dönmüş benliğiyle canına kıymak istedi, gecekondusundan atlayıp. Gölgelere karışıp gerçeğin çiğ yüzünden kurtulmak için. Sadece "saçmalama" dedi kocası onun bu uzun süren intihar girişimine, ve o da usulca vazgeçti.
*
Maddi olarak karanlıktan aydınlığa geçmekti evin oğlu İsmail'in de amacı. Her genç gibi o da daha fazlasını istiyordu. Enerjisini boşaltamadığından sonsuz bir keder denizinde yüzüyor, vaktin birinde bir vurgun yemiş ve bunun ezikliğini sürekli yaşıyan bir ifadeyle, bir o yana bir bu yana savruluyor ama kendini bir türlü avutamıyordu. Hapse girmiş babadan sonra, babasını başka biriyle aldatan bir annesi olduğunu fark etmek koca bir tüy dikti bütün bunlara. Gölge adam olmaktan çıkıp bir şeyler yapmalıydı ve yaptı da.
Film yorumlarına bakıyorum şimdi.Salt eş ve anneliğini hiç saymış kadından yola çıkılarak yapılan acımasız ve tek taraflı bazı yorumlara...Sosyolojik yapımız gereği açık saldırı hedefi anne gibi görünse de her biri kurban, her biri günah keçisi ama aynı zamanda her biri bu olayın gelişiminde pay sahibi olabilecek bu insanlara tek tek ve aileleri adına üzülmemek mümkün mü? Ama bu aile dramını 3 Maymunu oynayarak karşıladılar ve birbirlerine zarar vermediler diye yorumlamak ne kadar yeterli olabilir? Sanki bu travmatik olaydan önce 3 Maymunu oynamıyorlarmış gibi…Yine, filmle ilgili bazı eleştirilerde olduğu gibi bu üç kişi aileyi korumak için mi bu kadar suskundular yoksa zaten iletişimsizlikten mi bu hale gelmişlerdi? Loş ışıklar, gölgeler ve evde kol gezen sessiz çığlıklar bana ikincisinin daha doğru olduğunu fısıldıyor…

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About