23 Kasım 2008 Pazar

Yaratılamayan yaratıcılık sorunu- MEHMET SAĞLAM

Share it Please
Yaratıcılık merakla, yani engellenemeyen öğrenme isteği ile başlar. Sorularla, gözlemlerle ve sınama-yanılmalarla harekete geçer. Sonunda icatlara, yani bilim, teknoloji, sanat, felsefe gibi yepyeni varlıklara dönüşür.

Bir bebeğin doğduğu anda eyleme geçen merakının gelişerek uygarlık meyvelerine dönüşmesinde, o bebeğin üzerinde yetiştiği “toprak ve iklim” koşulları (veya kalitesi) büyük rol oynar.

Öyleyse, bir ülkedeki yaratıcılık meyvelerinin uygarlığa katkı oranı ile o ülkedeki “toprak ve iklim kalitesi” arasında orantılı bir ilişki vardır.

“Toprak ve iklim” benzetmesinin gerçek hayattaki karşılığının neler olduğunu yüzyıllar önce keşfeden ve hayata geçiren ülkeler, bugünkü dünyada bilim ve sanat üreten, refah içinde yaşayan ve geleceğe güvenle bakan ülkelerdir. Yaratıcılık iklimini oluşturamayan ülkeler de bugünkü dünyada bilim, teknoloji ve sanat tüketen ülkelerdir.

İçim sızlayarak yazmak zorundayım: Türkiye üreten değil, tüketen ülkeler sınıfındadır! Ve 75 milyon vatandaşının ortalama okumuşluk yaşı “ilkokul 4,5”tir.

O yüzden evrensel bir jürinin alkışlayacağı yaratıcılığı “yüzde sıfır virgül altı” değerindedir. O yüzden ithalatı ihracatından fazladır. O yüzden çok borçlu bir ülkedir. O yüzden ortalama millî geliri çok düşüktür. O yüzden bölücü terörle mücadeleye mecbur kalmaktadır. O yüzden toplumsal sinerjisi düşüktür. O yüzden yetişmiş beyinleri göç etmektedir...

Ve o yüzden kör yumak olmuş sorunlarla mücadele etmekten başka bir hedef, başka bir vizyon geliştirememekte; küresel senaristlerin figüranlığına mecbur kalmaktadır.

Sebep: Toprak ve iklim sorunu...

Yani, Harran topraklarının yanlış sulanması yüzünden tuzlanarak verimsiz ve bereketsiz duruma düşürülmesi gibi, çocuklarımızın ilkel/teorik/turfa/ıskarta eğitim yüzünden yaratıcılıklarının kısırlaştırılması sorunu...

Yani, siyasetçi, dinci, laikçi, akademici, demokrat ve küreselci telezofların (bkz: dipnot) televizyonlarda ve yazılı medyada birer filozof gibi felâket veya umut tellallığı yaparak, ülkedeki toplumsal iklimi bozmaları sorunu...

Yani, hiçbir şeyi Allah’a havale etmeden, kendi yaratıcılığına güvenerek, “Bu dünyada ne kadar kıyma üretirsen, o kadar köfte yersin!” prensibi ile davrananlar karşısında, “Allah Kerim!..” yaklaşımıyla her insanlık görevini bir başka güce, bir üst makama veya “öteâlem”e havale eden bir düşünce ve davranış sorunu...

Arife daha fazla tarif gerekmez...

Toprak ve iklim koşullarının düzelmesi için, bu ülkenin daha parlak bir geleceğe sahip olması için ve torunlarınızın refahı için, lütfen, “Bizim yaratıcılığımız neden gelişmiyor?” sorusu üzerinde kafa yorun, mesai harcayın, yazın, çizin...

Dip not: Telezof = Televizyonlarda birer filozof edasıyla saatlerce konuşan baylar ve bayanlar için ürettiğim unvan. (Örneğin; Telezof Bilgehan Sonsöz)

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About