
Eşi Sonia’yı kaybetmiştir, torunun erkek arkadaşı Irak’ta çok vahşi bir şekilde öldürülmüştür. Üstelik torunu Katya bu ölümden kendini sorumlu tutmaktadır.
“Uçsuz bucaksız Amerika kırsalının bir beyaz gecesinde daha, dünyayı kafamın içinde döndürerek yeni bir uykusuzluk nöbetiyle boğuşurken karanlıkta tek başınayım.
Üst katta, kızımla torunum da kendi odalarında tek başlarına yatıyorlar, tek çocuğum kırk yedi yaşındaki Miriam’ın tek çocuğu yirmi üç yaşındaki Katya da eskiden Titus Small adında bir delikanlıyla yatıyordu ama Titus öldüğü için artık kırık kalbiyle baş başa uyuyor”.
İşte bu beyaz gecelerin birinde uykusuzluğa teslim olan August Brill kendine bir öykü kurgular.
Bu öykünün içinde savaş vardır. Amerika’nın Amerika ile olan savaşı.
Her ne kadar yaşadığı acılarını unutmak için böyle bir öykü kurgulasa da geçmişle ve kendi ile hesaplaşmaktan kurtulamaz.
Bu hesaplaşma torunu Katya eşliğinde olacaktır.
Paul Auster’ın yeni romanı Karanlıktaki Adam işte böyle bir kurgu ile buluşuyor okurları ile. Romanın içinde ayrıca bir öykü ve hem öyküde hem romanda hayata dair izler bulmak mümkün.
Seçkin Selvi’ nin mükemmel çevirisi ile Can Yayınları’ndan çıkan roman Paul Auster okurları tarafından bir solukta okunacak.
Fotoğraf: http://www.ilknokta.com/V2/Pg/MetaDetail/Number/46328.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder