1 Kasım 2008 Cumartesi

Ölüm mutlak bitiş mi? MEHMET SAĞLAM

Share it Please
“Bedenin ölmesi ruhun da ölmesi anlamına geliyor mu, ölüm, bir tür mutlak bitiş mi?” sorusuna yanıt arayalım...
Bir istatistik oluşturmak için, bu soruyu dünyadaki tüm yetişkinlere sorsaydım, sanıyorum bir çeyreği “evet”, üççeyreği “hayır” yanıtını verirdi.
“Evet, her şey biter!” diyenler ruhun varlığına inanmayanlar veya yaşamı sadece biyolojik canlılık olarak görenler olacaktır.
“Hayır, bitmez!” diyenlerin aklında ise ya dinsel öğretiler vardır, ya ruhsal deneyimler, ya töresel ve taklitçi bir inanç, ya “eserlerim ve dostlarımla yaşarım” düşüncesinde olanlar ya da ruhun var olması gerektiğine matematiksel akıl yoluyla ulaşanlar vardır.
Ben, kendi duygu, düşünce, sezgi ve deneyimlerimden “ruh olmazsa, olmaz” prensibini çıkarmış biriyim. Yani yeryüzünde ve iç dünyamda süregelen pek çok fenomeni ancak ruhun varlığı ile izah edebiliyorum kendi kendime.
Bedenimin biyolojik yapısına baktığımda, bir ömür süresince tonlarca hücrenin öldüğünü; ama yenilenen hücreler sayesinde yaşadığımı görüyorum. Yani beden, canlılığını ölüm anına kadar kaybetmiyor. Bunu sağlayan kaynağın, hücreler değil, adını ruh koyduğumuz bir Kozmik enerji olduğuna inanıyorum.
Evet, bedenimi oluşturan hücreler çözülecek ve bir kısmı bakterilere yem olacak veya mikroorganizmalara dönüşecek; bir kısmı toprak, geriye kalanı fosil olacak. Bu, benim vücudum için her şeyin bittiği anlamına gelir. Fakat bence geride bitmeyen üç unsur kalacak: a- dostlarımın belleğindeki beni içeren hatıralar, b- yapıtlarım ve eşyalarım, c- ruhum. Anılar ve eserler de birkaç nesil veya yüzyıl sonra çözünüp yok olacaklar. Fakat ruhum asla yok olmayacak; çünkü ruh, yaşayan ve yaşatan bir “akıllı enerji”dir. Ve Enerjinin Sakınımı Kanunu gereği yok edilemez. Ama başka başka şekillerde, yer ve zamanlarda tezahür edebilir. Reenkarnasyon denen hadise de bence budur.
Esasen, ruha bir tanım getirmek istiyorsanız, bir başlangıç noktasından hareket etmek zorundasınız. Somut bir temel olarak salt enerjiyi ele alırsak, kanaatimce işimiz oldukça kolaylaşacaktır.
Enerjinin sıfır ile sonsuz arasında değişen, sayılamayacak kadar frekansı ve dalga boyu vardır. Bizim ulaştığımız bilinç düzeyinin limitleri içinde bunlardan henüz çok azını keşfedebildik. İleriki yüzyıllarda ruhun dalga boyu ve frekanslarını keşfetmek istiyorsak, araştırmalarımızı enerjinin diğer özellikleri üzerinde yoğunlaştırmalıyız. O zaman aşk, bilinç veya reenkarnasyon dediğimiz ve nasıl oluştuklarını tam anlayamadığımız kavramlara da belki daha somut yanıtlar bulma olanağımız artar.
Ben, bütün bu açıklayamadığımız fenomenlerin, algılamakta çaresiz kaldığımız enerji frekanslarının birer yansıması olduğuna inanmak istiyorum. Bu inanç, bilinmeyenleri saf dışı ederek, daha bilinir ve anlaşılır bir evrende yaşadığım hissine kavuşturuyor beni. Bu sayede tüm hurafeleri, bütün batıl inançları ve bilimsel temelden yoksun yorumların hepsini bilinçaltıma sokmamış ve daha sağlıklı bir düşünce deryasında yüzdüğüme inanmış oluyorum.
Ruhunuzun yaratıcı gücüyle güçlenin, ışığıyla kalın.

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About