19 Ekim 2008 Pazar

Salıdan tükenmek, hipnoz vs vs vs- KEREM OĞUZ

Share it Please
Daha salı bugün canım, salı bebeğim. Miğdemde daimi kramplarla iki büklüm yatıyorum. Ne iki laf edesim ne de iki satır okuyasım var. İki kelime çiziktirmeyi denedim, sonucunu kestiremiyorum. Daha salı canım bugün. Cuma akşamına üç uzungün. Serviste sabah sabah eline yüzüne yoğun şeftali aromalı krem süren kadına sinir olacağım. O koku sabah sabah çok tiksindirici gelecek bana ve ben yine de "yahu şunu evde sürseniz olmaz mı" diyemeyeceğim. Desem sanki o lafın ardından tokatlar gelecekmiş gibi.
Ya şimdi siktir et o uyuz kadını da bak ne anlatacağım. Kardeşim kendisine hipnoz yaptırmış. Vallahi de. Trans halindeyken bir kapı görmüş, kapıdan içeri gir demişler, girmiş. Sonra başka bir kapıdan da özbenliğin gelecek demişler. Benim ufaklık eeennneee diye tam korkacakken
selamın alayküm!
özbenlik transa teşrif etmiş. "bir an korkar gibi oldum ama sonra alıştım" diyor çiğdem. nasıl bir şeydi dedim, "aynı bildiğin ben" dedi. "aynaya bakar gibi mi ?" dedim. "değil" dedi. yüzü daha bir nurlu ve saçları çok gür ve çok uzunmuş. "okulu bitirince rahat edeceğsin" demiş. "yok yaa" dedim. bilmediğimiz bir şey diyeymiş ya. sonra hipnozcu artık yavaş yavaş odadan çık demiş. "tam çıkarken özbenliğine bakış at, onu yaparken gördüğün şey senin bu hayatta esas yapacağın iş olecek" demiş. çiğdem de bir bakmış, özü mutfakta pasta yapıyor.
gerçekten de kardeşim, okulu bitirince pasta kursuna gitmek istiyor. cevizli tartları şimdiden efsane.
bende de maymun iştahlılık var tabi. "ben de istiyorum hipnoz "dedim. randevu aldık gittik. hipnozcuyu pek gözüm tutmadı ama... önce biraz sohbet ettik. bu hayatta seni sıkan şeyler neler dedi. ben de dedim ki, mesela (günlerden pazardı) ben daha salı akşamı fena şekilde bitmiş, ölmek bile istemeyecek kadar her bir sikimden soğumuş, mide ağrısından kıvır kıvır kıvranacağım, yapmak istemediğim her bir şeyi yapmaya devam edeceğim falan derken hipnozcunun sıkılan gözlerinden lafı çok uzattığımı fark ettim.
uzun lafı kısası, beni de transa soktu. özbenliğim tüyleri dökülmüş, zayıflıktan kaburgaları gözüken bir sokak köpeğiydi. fakat bakışları... bakışları inanılmaz güzel ve şefkat doluydu. o derin, manalı ela gözler beni yuttu ve kendimi ela bir gökten hiçliğe doğru düşerken gördüm. her saniye daha çok hafifliyor, kahkahalar atıyordum, düşüyor, düşüyor, düşüyordum. hipnozcunun beni geri çağırdığını duydum. itaat etmek istemedim, orada kalmak istedim ama buna muktedir olamadım. Son anda bir ses duydum. Dönüp özbenliğine bak, şu anda yaptığı şey, senin hayatta yapmak istediğin gerçek iş dedi. Son bir hamleyle dönüp baktım.
Köpek odamdaki turuncu koltuğa uzanmış, bir yandan iki patisi arasına aldığı nutella kavonuzunun içini yalıyor, diğer yandan da tv izliyordu.
hayat bir zamanlar ne kadar güzeldi...

Fotoğraf: http://www.turkiyeninsitesi.com/n/sayfa_resimleri/200862304835GCGLNDZRLOIDXFR.jpg


Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About