12 Ekim 2008 Pazar

Genlerin Esiri miyiz? MEHMET SAĞLAM

Share it Please
Bu konuda öncelikle birkaç kavram arasındaki ilişkiyi açıklığa kavuşturmak lazım: Özgür irade, özgürlük, kaos, belirsizlik, belirlenimcilik (determinizm) gibi... İrademizin nefes aldığı ve hayat damarlarının beslendiği kaynak olan özgürlük, aslında determinizm, kaos ve belirsizliklerin eseridir.

Determinist birer mekanizma olan genler, belirsiz birer eylem olan davranışlarımızı ve düşüncelerimizi etkiliyorlar. Buna karşın özgür düşünce ve davranışlarımız da genlerimizin mekanik yapısını değiştirebiliyor. İçinde böylesine belirsiz ve hercümerç bir etkileşimin olduğu bir sistemde, mekanik ve determinist bir mekanizmanın yaşamasına olanak yoktur.
Newton mekaniğine göre, tüm evren kurulu bir saat gibi hareket eder ve içindeki her şey bilardo topları gibi önceden belirlenmiş yönlere doğru gidip gelirler. Bu etki-tepki mekanizması determinist bir oluşumdan başka bir şey değildir.

Neyse ki Newton bu konuda yanılmıştır; evrende aslında bir kaos yaşanmaktadır. Bu kaosu Heisenberg, Belirsizlik İlkesi dediği bir kavramla açıklamaya çalışmıştır. Heisenberg, Mikro-Makroevren’de hiçbir şeyin belirli, yani determinist olmadığını savunur. Fakat Kaos Teorisi’ne kulak verirseniz, Newton’un da, Heisenberg’in de haklı olduğunu görebilirsiniz. Yani: Kaos gibi görünen bir sistemi oluşturan elemanlar veya olaylar arasındaki ilişki o kadar çok ve karmaşıktır ki, sistemin parçalarını teker teker belirleyip isimlendirseniz dahi, olayların sonucunu kestirmeniz yine mümkün olmayabilir. Ve en basit kurguya sahip sistemlerden bile çok karmaşık sonuçlar çıkabilir. Örneğin yağmurun nasıl yağdığı ve kar tanelerinin nasıl oluştuğu artık iyice belirlenmiştir; fakat bunların ne zaman, nerede ve ne miktarda yağacağını hiç kimse kesinkes bilemez; ancak bazı tahminlerde bulunabilir. Serbest ekonomi piyasaları da böyle bir sistemdir. Öğeler gerekirci, ama sonuç belirsizdir.

İnsan davranışları ve kişilik arasındaki ilişki de böylesi bir karakteristiğe sahiptir. Hiçbir insanın bir dakika sonra nasıl davranacağını bilemezsiniz. Buna rağmen, insanın davranış kalıpları uzun vadede ortaya çıktığı için, onun kişisel özelliklerini kestirmek kolaylaşır. Meselâ benim bu akşam ne zaman yemek yiyeceğimi veya yiyip yemeyeceğimi bilemezsiniz; ama gelecek 3 gün içinde mutlaka bir şeyler yiyeceğimi tahmin edebilirsiniz. Aslında yemek yiyebilmem birçok determinist etkene bağlıdır: Açlığımı genler belirler; yemeğimi hava koşulları, çiftçiler ve bitkiler; yemek zamanımı ise sosyal ve biyolojik koşullarım.
Bu genetik ve dışsal koşullar benim yemek alışkanlığımı belirler; fakat yine de zamanı hakkında tam bir tahmin yürütmenize olanak vermez. Ama eninde sonunda mutlaka bir şeyler yiyeceğimi bilirsiniz. İşte bu da bir determinizmdir. Benim özgürlüğüm, determinizm ve belirsizlik limitleri arasında kalan bu alanda ortaya çıkar. Yani özgürlük, uçlardaki siyah ve beyazda değil, aradaki gri tonlardadır.

Acaba bu siyah ve beyaz renklere de esaret mi diyoruz:
Hayır. Bence şöyle düşünmek lazım: Dış koşulların veya diğer insanların bana empoze ettiği determinizm özgür irademe her zaman ters gelir. Buna kötü determinizm diyebiliriz. Bunun yanında, kendi genlerimin ve kendi düşüncelerimin bana empoze ettiği determinizm bana iyi gelir. Buna da iyi determinizm diyebiliriz.

İşte, özgürlük, aslında iyi determinizmin ta kendisidir: Kendi limitlerimizi anlayıp kabullenme ve bu sınırlar içinde kendi seçeneklerimizi yaşamaktır. Bizi bu seçeneklere sahip çıkmaya iten nedenler de hem genetik, hem de kültüreldir; bir başka deyişle, Biyolojik ve Sosyal Bilinç’tir. Çünkü genler kendi şifrelerini kullanmak istedikleri için, bizi başka genlere ve geleneklere sahip insanların emirlerine karşı çıkmak için güdümlerler. Örneğin, yardım istemeyen insanlara yardım eğmeyi istekle yaparız; fakat bize emreden insanların işlerini ya savsaklar ya da zorla veya stres altında yaparız. İşte bu nedenledir ki, emir altında olan insanlar daha fazla strese girerler ve o yüzden daha yüksek kalp hastalığı riski taşırlar.

İnsan olarak hepimiz, davranışlarımızı da etkileyen bir genetik determinizm sahibiyiz. Bunun adını “Ben” koymuşuz. Ama Yunus’un dediği gibi, “Bende bir ben var, benden içeru...” İşte o ben, bence, “Kolektif Ben”dir.

Bütüncül düşünceyle kalın...

Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About