27 Nisan 2008 Pazar

Mutluluğa 12 kala

Share it Please

Yaşamınızın senaristi ve yönetmeni kendinizseniz, mutluluk daha sıkçadır.

Bazı kavramlar tanımsızdır, bazı göreceli kavramlarsa binlerce tanıma sahiptir. Aşk, mutluluk ve başarı bu tür göreli kavramlardandır. On binlerce kitap mutluluktan söz eder veya onu tanımlamaya çalışır. Herkesin benimsediği veya kendine has bir mutluluk tanımı vardır. Mutluluk ve zıddı mutsuzluk üzerine yazılan kitapların ve şiirlerin, bestelenen müziklerin, tuvallere çizilen resimlerin, taşa oyulan heykellerin ve çevrilen filmlerin sayısını bilebilmek mümkün mü? Neden mutluluk bu denli merkezi bir duygu rolü oynuyor duygusal örgümüzde?

Sanıyorum yanıt çok basit; çünkü her insan mutluluğu farklı biçimde duyumsuyor, herkesin mutlu olma algısı ve pratiği farklı farklı... Peki, nedir bunun ölçüsü? Mutluluğun karatını veya ayarını gösteren bir mihenk taşı var mı? Bu sorunun yanıtı “evet” olsaydı, mutluluk tüm büyüsünü kaybetmiş ve üzerinde hiç konuşulmayan bir kavram olmuş olurdu, değil mi? Mutluluğu bir fincan kahvede bulanların da, trilyonlara sahip olduğu hâlde bulamayanların da yaşadığı bir dünyada ortak bir mutluluk ölçütü bulmak kolay değil elbette.

Öyleyse bu konuda biraz daha derinleşmek gerekiyor. Bizleri en fazla mutlu eden şeylerin başında ne geliyor dersiniz (veya en çok ne zaman hâlimize şükrederiz)? Ölümcül bir hastayı ziyaret ettiğimizde, cezaevlerindeki kötü koşullarda yaşayanları gördüğümüzde, akıl hastaları ile karşılaştığımızda, sefalet ve pislik içinde yaşamaya mecbur olanlara tanık olduğumuzda mı?..
Böyle anlarda hem hüzünlenir, hem de gizli bir mutluluk yaşarız, değil mi? O hâlde, beynimizin mutlu olduğu ve bizi mutlu hissettirdiği bazı ‘olmazsa olmaz’ları var, diyebiliriz. Benim burada sizlere yardımcı olmak için yapacağım şey bu listeyi oluşturmak, yorumu size bırakmaktır.

Birinci mutluluk kaynağı, ruh ve beden sağlığı yerinde, doktorlara ve ilaçlara ihtiyacı bulunmayan bir insan olmaktır.

İkinci mutluluk kaynağı, beğenilme duygusunu yaşamaktır. Hatta beğenilme duygusu, modern insanda temel bir içgüdüye dönüşmüştür de denebilir. Zira beğenilme, insanları hem hayata bağlayan, hem de başarıya ve yaratıcılığa zorlayan itici bir güce dönüşmüştür. Eğer, dünyadaki tek insan siz olsaydınız, ütülü elbiseler giyer, tıraş olur, makyaj yapar veya tırnak keser miydiniz? Ya da şiirler ezberler, resimler yapar, eşsiz saraylar inşa eder miydiniz? Giysilerinizin markası, ayakkabılarınızın kalitesi veya saçınızın rengi fark eder miydi? Etmezdi; çünkü çevrenizde onları beğenecek ve size övgüler yağdıracak kimseler bulunmazdı da ondan.

Üçüncü mutluluk kaynağı, özgürlüktür. Bir eve, biraz toprağa veya bir vatana sahip olup orada özgürce hareket edebilmek doğal bir ihtiyaçtır. Suç işleyenleri cezaevine kapatmak, en değerli varlığı olan özgürlüğünü yitireceği anlamına geldiği için ağır bir ceza addedilir. Ve kişiler o özgür dolaşımlarını kaybetmemek için cezaevine girmekten şiddetle kaçınırlar. Tabii saygınlık ve sosyal statüdeki kayıp da bu sakınışın nedenlerindendir. Beynimiz kendisinin de, kendisini yaşatacak olan bedenin de özgür olmasını ister. Kaldı ki kaybedilmiş bir özgürlüğü geri almak beynin belki de yaşamak kadar önem verdiği bir uğraş olur. Özgürlük tüm canlılar için bir mutluluk pınarıdır.

Dördüncü mutluluk kaynağı, sevilmektir. Sevilen insan kendini mutlu hissetmekten alıkoyamaz. Sevginin gürül gürül mutluluk veren bir kaynak olduğunu anlamak için sevgiden yoksun ve sevgi alışverişi yapamayan insanların mutsuzluğunu gözlemek yetecektir.

Beşinci mutluluk kaynağı, güç, saygınlık veya ün sahibi olmaktır. İnsanlar bir diplomaya, bir etikete, bir koltuğa veya bir şöhrete sahip olmayı hep istemişlerdir. Bunları elde edemediklerinde ise, onlara saygınlık kazandıracak ve üstünlük komplekslerini giderecek araç olan paraya doğru dümen çevirmişlerdir. Onu da edinemediklerinde, toplumun takdir duygusunu kazanabilmek ve kendilerini yararlı hissetmek için evrensel değerlere sarılmış ve onların şampiyonluğu için çalışmışlardır. Hayırsever olmak, yardım kuruluşlarına katılmak, gönüllü toplumsal görevler üstlenmek vbg.

Altıncı mutluluk kaynağı, başkalarına muhtaç olmadan, en azından temel ihtiyaçları karşılayabilecek kadar bir işe ve gelire sahip olmak veya kendi olanakları ile maddî gereksinimlerini giderebilmeyi başarmaktır. Bu durum, kişide özgüven, gurur ve yeterlilik duygusu uyandırdığı için, çalışmak büyük bir mutluluk kaynağıdır.

Yedinci mutluluk kaynağı, yaratıcılıktır. İnsan beyni monotonluğu sevmez ve tekdüze yaşamdan çabuk sıkılır. Tüm evren aralıksız değişirken, doğadaki her şey her an yenilenirken, beynimiz statik konumda kalmak istemez. Ya evden çıkıp biraz dolaşmak ihtiyacı hisseder, ya ülkelerarası seyahate çıkar, ya sosyal çevresini değiştirir, ya eşyalarını yeniler ya da yeteneklerini kullanarak daha önce yapılmamış yepyeni şeyler yaratmak ister. İnsanın sanat ve bilimle uğraşması, yeni keşifler yapması ve bu sayede kültür ve teknolojinin sürekli evrimleşmesi öncelikle bu nedenden dolayı, yani beynimizin yeni şeyler üretme arzusunun şiddetindendir. Yaratıcılık, insana sürekli çok büyük hazlar yaşatan bir mutluluk kaynağı olagelmiş ve olagidecektir.

Sekizinci mutluluk kaynağı, barış ve esenlik içinde yaşayabilmektir. Genetik kodlarımızda “yaşamak için öldürmek” gerektiğini dikte ettiren kalıntılar olsa dahi, binlerce yıldır sürdürdüğümüz toplumsal yaşam sayesinde barışçıl ve problemsiz gündelik hayatları yeğleyen bir yapı da geliştirdiğimiz ortadadır. İyilik yapıp dost kazanmak, düşmansız, kendi hâlinde veya paylaşımcı bir sosyal yaşantı çoğumuzu mutlu kılmaktadır.
Dokuzuncu mutluluk kaynağı, bilgi ve kültür sahibi olmaktır. Bilen, bildiğini kullanarak iyi sonuçlar alan, bildikleri yüzünden toplumsal beğeni gören ve bildiği için akıl satan veya kendisine akıl danışılan kişiler, yüksek hazlarla dolu mutluluklar yaşamaktadırlar. Nüansları ve çoğu kimsenin farkında olmadığı detayları görmek; en yeni veya en antik bilgileri elde etmiş olmak; bunları kullanmak veya aktarmak, kişiye bir üstünlük hissi tattırdığı için onu mutlu kılmaktadır.

Onuncu mutluluk kaynağı, mutlu bir aileye (başarılı çocuklara ve torunlara) ve övünülecek dostlara sahip olmaktır. Bunlar, kendimizi başarısız görmemizi engeller ve övünç kaynağımız olurlar. “Bir marifetin varsa göster, babanınki ile övünme!” özdeyişi çoğu insanı bu övünçten mahrum kıldığı için rahatsız eder.

On birinci mutluluk kaynağı, mutlu olma sanatını öğrenmiş olmaktır. Kötü bir deneyimden iyi bir enstantane çıkarıp onunla alt ve üst bilincimizi memnun edebilme, iyimser olma, pozitif düşünme, Poliannacılık oynama ve bardağın yarısını dolu görme bizi/beynimizi mutlu kılmaktadır. Dingin bir ruh hâline sahip olan ve kolay kolay ruhsal frekans bozuklukları yaşamayan insanlar, sosyal ilişkilerinde ve özel yaşamlarında diğerlerine göre daha mutlu bir yaşam sürmektedirler.

On ikinci mutluluk kaynağı, beynin kendi amaçlarını gerçekleştirebilmesi ve kendi değerlerini yaşatabilmesidir. İnsanın anlam arayışı ile bulduğu değerler arasında tükenmez bir ilişki vardır. Etik ve ahlâkî değerlerle ilişkisi bulunan kişinin yaşamı, sahip olduğu değerleri kullandıkça anlam kazanır. Zaten beynimiz, yaşamın anlamını bazı değerler edinildikçe ve bunların uygulamada değer bulduğunu gördükçe kavrar ve mutlu olur. Modern felsefeciler ve psikologların birçoğu daha anlamlı ve şükür içinde doyumlu bir yaşam için olumlu alışkanlıklar ve üstün değerler yüklenmek gerektiğinde mutabık kalmışlardır.

Mutluluk sanatının ustası olun, mutlu kalın...


Hiç yorum yok:

Blogger templates

Blogroll

About